2 Ekim 2010 Cumartesi

Avignon'a Doğru Acemice Otostop

Bu yazıyı Barcelona'da bir parkta yazmıştım. Anlatım bozukluklarını düzelterek aynen yayınlıyorum.
Lyondaki otostop noktası (Buradan bi 100 metre önce durmak gerekiyormuş)

Öğlen Robin yemeğe geldi bende ayrılacağımı söyleyip duşa girdim-çıktım. Son hazırlıklarımı yapıp, tembelliğimi üzerimden atıp, havlumu çantama astım ve otostop için Robinin gösterdiği uygun noktaya yöneldim. Saat 14:00'ü biraz geçiyordu evden çıktığımda. Haritayı kafama iyi çizmiştim ve otostop noktasını sanki çok iyi biliyormuşum gibi buldum. Ve beklemeye başladım. Evden çıkmadan Robin'in verdiği karton parçasına Avignon yazmıştım. Başladığımda saat 15:00 civarıydı. Nispeten uzun bir bekleyişin ardından sanırım otobana çok yakın olduğumdan arabalar durabilecek hızda olmadıklarından noktanın pek verimli olmadığına karar verdim ve 150 metre kadar gerideki ışıklara yakın bir noktaya ilerledim. Evet doğru noktayı bulmuştum. 10 dk kadar sonra, eski beyaz bir peugeot durdu. Avignon'a kadar gitmediğini ancak yarı yolu geçeceğini söyledi, burada fazla zaman kaybettiğimi düşününce, pek tereddüt etmeden bindim. Yolculuk sırasında etraftaki tanıdık objelerden muhabbet açmaya başladım. Meğer arkadaş endüstriyel dağcılık yapıyormuş. Benimde bildiğim bir sektör olunca yol boyunca muhabbet eksik olmadı. Sağolsun benim için, evinin olduğu kasaba çıkışını biraz geçip otoban çıkışındaki gişelere bıraktı. Daha sonra sıkça ismini tekrar edeceğim "Peage (piaj)" ile tanışmam burada oldu. Burada nerede beklemem gerektiğini gösterdi ve vedalaşıp ayrıldık.


Avignon yolundaki gişeler. (Peage)

Hava sıcaktı su ve gıda takviyesi yapıp beklemeye koyuldum. Çok geçmeden bir tır durdu. Genç bir arkadaştı, ingilizce bilmiyordu. Öyle böyle anlaşarak ve konuşmaya çalışarak yola devam ettik. Bu arkadaşta sağolsun benim için, gideceği yerden bir önceki gişe olan Avignon gişelerinden çıkarak beni şehrin girişine kadar bıraktı. Buradan şehrin yaklaşık 10 km olduğunu toplu taşıma bulabileceğimi söyledi. Ve bir dakika bekle diyerek kasaya geçti, elinde bir torba şeftali ve nektarin ile döndi, 2 şişe de su verdi. :) Elimde şeftaliler ve su şişeleri ile teşekkür edip el sallayarak vedalaştım. (Bu arada hala o suyu içiyorum) Niyetim geceyi burada geçirmekti.

Kamyon şoförü arkadaş ve tabelam

Moralim yerindeydi, birde aradığım hostalardan cevap geldiyse değmeyin kayfime olacaktı. Merkeze yürüyüş olarak uzak bir mesafede olduğumu tahmin ediyordum. Belki Harita ve internet bulurum umuduyla ilerde gördüğüm alışveriş merkezine yöneldim. (İnterneti hostlardan cevap gelmiş mi diye arıyordum, yola çıkarken host bulacağımdan nedense çok emindim, ancak hiçte öyle olmadı.) Burada ne harita ne de internet vardı. Hızlıca WC ihtiyacımı giderip çıktım. Toplu taşımaya para vermek istemediğimden yürümeye karar verdim ancak Avignon tabelasının gösterdiği yolda yaya yolu yoktu. Ve yollar çok karışıktı. Biraz sağa sola bakındıktan sonra birilerine sorayım dedim. Saat 20:00'ye geliyordu. Hava kararmadan kendimi sağlama almak istiyordum. Alışveriş merkezinin park alanında, market alışverişini arabasına yükleyen kareli gömlekli orta yaşlı bir adama yol sordum, yolu gösterdi ancak yürümek için çok uzun olduğunu söyledi. Sonra ön koltukta oturan eşi olduğunu tahmin ettiğim bayana fransızca birşeyler söyledi. Ve daha sonra istersem beni bırakabileceklerini zaten o yöne gittiklerini söyledi. Şans işte. :) Gülümseyerek kabul ettim. Giderken merkezden gerçekten uzak olduğumuzu gördüm. Neyseki arabadaydım. Yaklaşık 10dk sonra merkezdeydik. Beyefendi bana merkeze ve tren garına nasıl gideceğimi anlattı, teşekkür ederek ayrıldım.

Yine surlarla çevrili ortasından nehir geçen eski bir şehir, ve etrafındaki yeni şehir ile yine klasik bir avrupa kentiydi burası. Haritadan Bulunduğum yeri tespit edip, söylenen yöne doğru yola çıktım. Güneyde suç oranının daha fazla olduğunu söyleyen arkadaşlarım yüzünden biraz tedirgindim. Zira bariz turist görünümündeydim. Yol üzerinde gördüğüm bir süpermarketten süt ve fırından yeni çıkmış baton ekmek aldım. Fiyatlar fena değildi, ancak yine de LIDL kadar ucuz değildi. (LIDL ilk defa geçen sene finlandiyada gördüğüm ve Lyonda ucuzluğunu birkez daha teyit ettiğim mini marketler zinciriydi. Buraların BİM marketi gibi düşünülebilir. Ucuz seyahat etmek isteyenlere tavsiye. 60-70 Cent e sandviç bulmak mümkün.) Sabah kahvaltısı ile duruyor olmanın verdiği açlık ile yürürken ekmeği tırtıklaya tırtıklaya bitirdim.

Lidl

Bu arada şehrin merkezine ulaşmıştım ancak beklediğim gibi değildi. Bulunduğum meydanda, meydan varsa McDonalds vardır, McDonalds var ise internet vardır mantığı kursamda, işlemedi. Neyse ara sokaklardan başladığım noktaya gideyim oradan da tren garına giderim diye düşündüm. Anlaşılan internet bulamayacaktım, bari geceyi orada geçireyim diye düşündüm. Giderken yol üzerinde bir kebapçının kapısında WiFi işareti görünce içeri daldım. Kebapçı olunca türkçe bilir diye düşündüm ama sanırım araptı, ne türkçe ne de ingilizce biliyordu. Neyse internet var kısmında anlaştık ve bir kebap söyledim ki herhalde yolculuk boyunca en gereksiz siparişlerden biri bu olmuştur. Yaklaşık 10 dk önce koca bir ekmeği miğdeye indirmiş biri olarak tabiki kebabı yiyemedim. Peçeteye sarıp çantama koysam da daha sonra o koku miğdemi bulandırınca çöpü boyladı. İnternetten önce CS'e baktım. Hiçkimseden olumlu cevap yoktu. Daha sonra hostel fiyatlarına baktım, fiyatlar fahiş. Geceyi dışarıda geçireceğim kesinleşmişti. Ve tren garının yerine baktım. Ters yönde ilerlediğimi farkettim yeri not defterime not alıp. Hesabı kapatıp çıktım. Gara doğru giderken çıktığım caddenin şehrin ana caddesi olduğunu anladım. Bu cadde üzerinde bilimum fastfood zinciri şubeleri varıdı. Tabi internette. Neyse artık ihtiyacım yoktu. Gara ulaştım. İçeride Backpackerları görünce sevindim. Bekleme odası gibi biryerde oturuyorlardı, dışarısı soğumaya başlamıştı. Yanlarına gidip oturdum, iki tanesi türk çıktı ama kendimde konuşacak takati görmediğim için belli etmedim. (Kusura bakmayın beyler) Yorgunluk belirtileri başlamıştı ufaktan uyumaya başladım. Gece 00:30da görevli tarafından uyarıldım, fransızca birşeyler söylüyordu, hareketlerinden garın kapandığını söylemeye çalıştığını anladım. Çıktım. Dışarıda bir grup backpacker tulum mat kombinasyonu ile yatıyorlardı. Yanıma tulum almadığımdan ben de onlara yakın ancak nispeten rüzgardan korunaklı bir köşeye matımı serip kıvrıldım. Uyumaya çalıştım ancak alkolün bokunu çıkarmış bir eleman ve buz gibi hava yüzünden pek mümkün olmadı. Üstümü kat kat giyinmiştim ama hava gerçekten soğuktu, biraz dolaşıp ısınayım diyerekten çantamı toparladım ve yürümeye başladım. 200-250 metre gittim gitmedim ve bir telefon kulübesi gördüm. "Hmm neden olmasın" diye içimden geçirip içeri daldım. İçerisi sıcaktı ve rüzgardan korunaklıydı. Matımı serip burada sabahı ettim. Sıcak ve deliksiz uyumuşum. Saat 06:00 gibi uyandım ve istasyona geçtim. Meğer istasyonda 04:30da açılıyormuş. Neyse sonuçta sorunsuz bir şekilde sabahı etmiştim. Yaklaşık birbuçuk saat kadar da burada uyudum. Bu sırada bekleme odasına görevliler gelip herkese pasaport ve bilet sordu, uyku tulumu ile uyuyanları kaba bir şekilde kaldırdı. Bana ise ne birşey sordular ne de muhattap oldular, anlamadım.
o geceki barınağım

Saat yavaştan 08:00 e geliyordu, toparlanıp istasyondan çıktım. Keyfim çok yerindeydi. Yine yolculuk sırasında bol bol hissettiğim "iyiki bu geziye çıkmışım" modundaydım. Dün gece gördüğüm turist info ve McDonalds a doğru yöneldim. T.Info saat09:00'da açılıyormuş. McDonalds'a girip kahvaltı, WC gibi ihtiyaçlarımı gidereyim dedim. Pan Cake- Esspresso ikilisi ile kahvaltı ve WC'de hazırlıklardan sonra 09:00a doğru harita için T.Infoya geçtim.. (Bu arada neden sürekli McDonalds demeyin zira avrupada diğer yerlere kıyasla ucuz ve bedava internet ve WC olanağı var. Gerçi bazı şahirlerde bunlar ekstra ücrete tabi ama genellikle birşey aldığınızda bedava.) (Bir de McDonalds WClerini o kadar benimsemişimki ev konforunda kullanıyorum, dişlerimi fırçalıyorum, üstümü değiştiriyorum vs vs. :) Turist info'dan aldığım şehir haritası ve internet noktası bilgisinden sonra, internetlik işlerimi hallettim. Hala bir haritam olmadığından rotamı çizdim, Barcelonadaki arkadaşıma yerimi bildirdim. Ve Haritadan en uygun otostop noktasına bakıp yola koyuldum. Bulunduğum kısa süre boyunca gördüğüm kadarı ile Avignon küçük, şirin bir fransa kenti, konumuda güneye yakın olduğundan iklimi nispeten daha güzel. Yaşlanınca tekrar gelmek üzere bu kente veda ettim. Kısa bir yürüyüşün ardından otostop noktasına varmak üzereyken planladığım yerde gördüğüm iki otostopçu beni karmaşık duygulara sevk etti. Zira başka otostopçularla ilk defa karşılaşıyordum. Selam vermek üzere yanlarına gidecekken olan oldu. :)

0 Yorum:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...