30 Ekim 2009 Cuma

Ucuz Outdoor Malzemesinin Adresi: Sierra Trading Post

Dağcılık, Trekking, Bisiklet vs gibi sporlarla ilgileniyorsanız bu site pahalı ekipmanlarımızı ucuza bulabilme konusunda birinci adresiniz olacaktır. Amerikada bulunan Sierra Trading Post mağazalar zincirinin outleti olarak hizmet veren www.sierratradingpost.com da %80lere varan indirimlerle ülkemizde fahiş fiyatlara bulunan bir çok ürünü çok komik meblağlara bulabilirsiniz. Üstelik site üzerindeki indirimlerin üzerine sitenin maillistine katıldığınızda ekstra %20 ye varan indirim kuponları gönderilmekte.


Sitenin tek dezavantajı ürünleri deneyemiyorsunuz ve amerikan sitesi olduğundan geri göndermek, değiştirmek istediğinizde kargo parası çok yüksek olduğundan pek mantıklı olmuyor. Ancak bunuda şu şekilde çözebiliyorsunuz, alacağınız ürünün, örneğin ayakkabının yorum kısımlarını dikkatli okursanız daha önceden bu ürünü alan kullanıcılar normalden küçük veya büyük olduğu konusunda bilgilendirme yapıyor. Ayakkabıda amerikan ölçülendirmesi ülkemizde kullanılandan zaten farklı fakat bazılarınız ingiliz sistemi ile karıştırabilir ona da dikkat etmek gerekiyor. Aynı durum kıyafetlerde S/M/L durumunda da mevcut semiz amerikalı akranlarımız bizden bir beden büyüğüne S/M/L diyorlar. Yani Onlarda S bizdeki M ye denke geliyor. Sitenin en alt kısmında "sizing charts" bulunuyor oradan ölçülerinize bakabilirsiniz.

Kupon konusunda şöyle de bir durum var eğer size kupon gelmediyse google arama motoruna "sierra trading post coupon codes" yazarak biraz arama ile kupon bulabilirsiniz.

Birde dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta TRdeki gümrük sorunu şu an ülkemize maksimum 75€ (Euro karşılığı dolar olarak düşünebilirsiniz) değerinde ürünü sorunsuz şekilde sokabiliyoruz, sanırım üzeri tiarete giriyor yada onun gibi birşey, ancak kimi dönemlerde sanırım çok dikkat edilmiyor, ben 50€ kadar fazlasını sipariş vermiştim bir sorun çıkmamıştı. Kargo ücretini bunun dışında tutun yani 750€ ürün 40 küsür $da kargo.

Kargo UPS ile geliyor ve maksimum 2 hafta içinde elinize ulaşıyor.

Kormayın sipariş verin, ölçü sıkıntı olursa gittigidiyor veya sahibinden.com üzerinden rahatlıkla aldığınız fiyata veya daha fazlasına satabilirsiniz. :) Terübe ile sabitir.

Son olarak bildiğim fakat alışveriş yapmadığım bu tarz 3 site daha var:

http://www.barrabes.com/
http://www.altrecoutlet.com/
http://www.rei.com/outlet/

ÖNEMLİ NOT: Bu yazı yazıldıktan sonra Gümrük mevzuatı değişmiş olabilir, maksimum limiti tekrar kontrol ediniz. 

29 Ekim 2009 Perşembe

Doğa Aktivitelerine Giriş 2: Nasıl ve Nereden Başlayayım?

Giyim konusununu bitirdikten sonra yavaş yavaş bu aktiviteler nedir, nasıl başlanır, nereden başlanır bir bir anlatalım.

Trekking Nedir: Doğa yürüyüşü diye çevirebileceğimiz trekking, bu işe başlamanın ilk adımıdır. Günübirlik yapılan bu yürüyüşler sizin doğa sporlarındaki ilk adımlarınız olacaktır. Düzgün ekipman ve bilgili bir rehber eşliğinde yapıldığında alacağınız keyif sizi mutlak bir sonraki aşamaya geçirecektir. Kampçılık!

Trekking için ilinizde bulunan aktif kulüpleri araştırabilir veya bu işi yapan özel şirketler ile temasa geçebilirsiniz.

Dışarıdan gördüğüm kadarı ile Zirve dağcılık, Doğa Aktiviteleri Grubu (DAG) bu konuda iki güzel kulüp. Bu kulüpler vasıtası ile hem bu faaliyetlere katılabilir hemde bu çevreden bir çok insan tanıyabilirsiniz.

Kampçılık: Trekking ile doğaya ilk adımlarınızı attıktan sonra artık sadece gündüzlerinizi değil gecelerinizi de orada geçirme ihtiyacı duyacaksınız, bunun içinde yine yukarıdaki bahsettiğim şekilde kulüplerle veya özel şirkelerle iletişime geçebilirsiniz.

Dağcılık: Trekkinge göre riskleri çok daha yüksek bir spor olduğundan mutlaka ciddi eğitim veren bir kurumdan eğitimleri alındıktan sonra yapılması gereken bir disiplindir. Bu spora başlamak için bir kaç yol vardır bunlar kısaca şöyle açıklanabilir:

  • - Öğrenci kulüpleri: Artık neredeyse tüm üniversitelerde bulunan dağcılık ve doğa sporları kulüpleri, türk dağcılığının bel kemiğini oluşturmaktadır, ülkemizde bir çok önemli dağcı ve arama kurtarmacı bu tarz üniversite kulüplerinden yetişmiştir. Öğrenciler için bu işe başlamanın en mantıklı yoludur kanımca, çünkü eğitim ve faaliyet programı üniversite tatillerine göre ayarlanır genelde.
  • - TDF: Dağcılık federasyonunun ilinizdeki temsilciliğine başvurarak eğitimlerine katılabilir ve bu işi öğrenebilirsiniz.
  • - Özel kulüpler: Daha önce bahsettiğim Zirve dağcılık, DAG gibi kulüpler bünyesinde kendinizi yetiştirebilir ve düzenledikleri faaliyetlere katılabilirsiniz. Çalışan kesim için bu yolu önereceğim, zira bu tarz kulüplerdeki insanlarda genelde çalışan olduğundan eğitim ve faaliyetler buna uygun düzenlenir.
Mağaracılık: Ülkemizde de artık yaygın olarak yapılan bu spor için yine üniversite kulüpleri ve özel kulüpleri önereceğim. İstanbul için Boğaziçi Mağara Araştırma Kulübü (BÜMAK) sanırım bu iş için en doğru adres olur.

Kaya Tırmanışı: Dağcılık eğitimi altında eğitimi verilsede bazı arkadaşlarımdan gördüğüm üzere sadece kaya tımanmak isteyenlerde çıkabiliyor. Sadece doğada bakir alanlarda yapılmayan bu spor, ülkemizde çeşitli tırmanış bahçelerinde önceden hazırlanmış rotalarda "spor tırmanış" adı altında icra edilebiliyor. Bu spora başlamak için, yine yukarıdaki dağcılık kulüplerinden eğitim alabilirsiniz.

Önemli Not: Doğa sporları için ciddi eğitim veren kuruluşları tercih ediniz, bilinçsiz yapıldığında ciddi hayati riskler taşır. Doğaya çıkarken bu risklerin bilincinde olup ona göre hareket edin. Ve diğer önemli nokta gittiğiniz bölgelere tekrar geleceğinizi düşünerek veya sizden sonra başkalarınında geleceğini düşünerek haretket ediniz. Çevreyi kirletmeyin ve olduğu gibi bırakınız.

Doğa Aktivitelerine Giriş 1: Giyim Vol.3

Ayakkabı

Doğa sporlarının en önemli ekipmanlarından biridir ayakkabı, yanlış ayakkabı seçimi faaliyetinizi tam bir işkenceye çevirebilir. Peki nasıl bir ayakkabı şeçmeliyiz?

Önce elimizde ne var ne yok bakalım, eğer ayakkabılığınızda eski bir botunuz var ise (CAT, Harley Davidson vs gibi) geçici olarak işimizi görebilir yani başlangıç aşamasında hafif trekking faaliyetlerinde bu tarz ayakkabılarınızı kullanabilirsiniz.

Önemli bir nokta ayağınızı sıkan bir ayakkabı ile kesinlikle bu tarz bir aktiviteye gitmeyiniz, zaten ayağınızı sıkan bir ayakkabı olduğundan uzun bir yürüyüşten sonra ayağınızın şişmesinide hesaba katınca sizin için kabus olabilir.

Bir diğer önemli nokta, boğazlı ayakkabı olması bu yüzden bot olması önemlidir ayakkabının, arazi koşulları engebeli olduğundan bilek burkulması düşük konçlu bir ayakkabıda kaçınılmazdır.

Botunuzun tabanının normalden sert olması arazi koşullarında ayaklarınızın daha rahat etmesi ve daha az yorulmasını sağlayacaktır, basit bir mantık olarak sert tabanlı ayakkabılarda vücut ağırlığınız, sivri bir taşa bastığınızda sadece o taşa bastığınız noktadan değil tüm ayak tabanınızdan taşa iletilecektir. Bu da düz seminde yürüdüğünüz kadar sizi yoracaktır. (Tabi teorik olarak, pratikte buna yaklaşacaktır.)

Ve Su geçirmezlik mevzusu. Ayakkabınızın su geçirmez olmasının ıslak faaliyetlerde rahatlığınız ve sağlığınız açısından öneminden bahsetmeme gerek yok sanırım.

Nefes alabilirlik, bir önceki yazıda giyim konusunda goretex gibi nefes alabilir astarlar konusunda ne yazdıysam burada da geçerlidir.

Şimdi doğa sporları mağazalarından edinebileceğiniz bir trekking/dağcılık botunda yukarıdaki tüm özellikler mutlaka olmalıdır, yok ise hiç boşuna para vermeyin elinizdekilerle idare edin ya da bu özellikler olan bir tane edinin.

Trekking/Dağcılık ayakkabınızı yarım veya bir numara büyük alın! doğa sporları mağazalarıdan ayakkabınızı alırken zaten oradaki görevlinin bu konuda sizi uyarması gerekir. Daha önce söylediğim gibi uzun yürüyüşlerden sonra ayaklarınız sişecek ve sizi rahatsız edecektir, bir de bunun üstüne soğuk ortamlarda kalın çorap veya çift kat çorap giydiğinizi düşünürseniz ne demek istediğimi anlarsınız sanırım.

Genelde şöyle test edilir bu, ayakkabıyı giyersiniz ve ayak başparmağınız ayakkabının ucuna değene kadar ayağınızı öne dayayın, sonra el işaret parmağınızı topuğunuza doğru ayakkabının arkasında sokun çok rahat girmesin çok zorlanarakta girmesin. Zaten bu işi bilen mağazalarda satıcı arkadaş bu testi yapacaktır.

Bir de ayakkabı almaya akşam gün içinde uzun uzun yürüyüşten sonra gittiyseniz ayaklarınız bir miktar şişmiştir, bunuda dikkate alın.

Ayrıca unutmayın trekking ve dağcılık botları ayrı klasmandadır, dağcılık yapmayacaksanız bir dağcı botu almanıza gerek yok. Sizin için gereksiz bir masraf olur.

26 Ekim 2009 Pazartesi

Doğa Aktivitelerine Giriş 1: Giyim Vol.2

Kaldığımız yerden kıyafet tavsiyelere devam edelim:

Nefes Alabilir Dış Katman:

İlk olarak Gore firmasının ürettiği Gore-Tex ile adını duyuran nefes alabilir astar, basit olarak şöyle çalışıyor, çok küçük deliklere sahip olması nedeniyle su buharını geçiriyor ancak su damlasını geçirmiyor, bu da bize şöyle bir avantaj sağlıyor, tenimizden gelen ter buharı dışarı çıkabiliyor fakat dışarıdan gelen yağmur suyu içeri alınmıyor, yani içeriden de dışarıdan da kuru kalabiliyoruz. Ancak burası çok önemli üzerinizdeki mont isterse en üst model gore-tex veya başka bir astar olsun içinizde pamuklu bir çamaşır var ise hiçbir anlamı kalmaz.

Üst model dedik demekki bunun farklı farklı modelleri varmış. Bunlar şuradan izlenebilir. Burada kendim denemedim fakat bazı arkadaşlarım Goretex Paclite modelinin nefes almasının diğerlerine göre oldukça düşük olduğunu ve o paraya değmeyeceğini söyledi. Ama dediğim gibi ben onların yalancısıyım.

Gore-Tex firması üretici firmalardan telif hakkı aldığından artık birçok marka kendi nefes alabilir astarlarını üretmekte, örneğin Lowe Alpin firması Triple Point, North Face firması HyVent, Marmot firması Precip gibi. Bu astarlar eskiden goretex kadar iyi performans veremeselerde geliştirdikleri teknolojiler ile artık aralarında pek fark kalmadı. Yani iyi bir markanın nefes alabilir astarına da rahatlıkla güvenebilirsiniz.

Bu astarlar en dış katmanlarda yani yağmurluk, pantolon, eldivende kullanılmasının yanında ayakkabılarda da yaygın olarak kullanılmaktadır.

Nefes alabilir astarların tek eksiği malesef fiyatları, sıradan bir yağmurluğa göre fiyatlar oldukça yüksek. Nefes alabilir astarlar Dağcılık veya Trekkingte olmazsa olmaz değildir, ancak artılarıda gözardı edilemeyecek kadar yüksektir. Şahsen 2 yıl goretex hiçbir kıyafetim olmadı, eskiden goretex mi vardı diyerek bütçemi pek zorlamadım ta ki indirimde o ceketi görene kadar :)

Soft Shell:

Yanılmıyorsam bu tarz ceketler de windstopper teknolojisi çıkınca piyasaya sürüldü. Bu ceketlerde genelde astar olarak rüzgar geçirmez, nefes alabilir bir astar kullanılır. Bu astarı Gore-Tex'ten ayıran özelliği nefes alma değerlerinin çok daha iyi olmasıdır. Aktif sporlarda ciddi tercih sebebidir. Ceketlerin dış yüzeyi de suya karşı dirençlidir ancak su geçirmez değildir. Sağnakta sırılsıklam ıslanırsınız. Serin havalarda ve hafif yağmurlarda idealdirler. Soğuk havalar için orta katman olarak kullanılabilirler, içi polar gibi tüylü versiyonları da vardır. Almak şart değildir, %60-70 indirimde görene kadar tabi :)

Termal içlik:

%100 sentetik olan bu içlikler teri vücudunuzdan alıp bir üst katmana göndermekle görevlidirler, büyük beden almamanız vücudunuza oturan bir beden almanız performan açısından iyi olacaktır. Alt-Üst takımlar şeklinde piyasada çokça bulabilirsiniz. Eskiden fiyatları bir oldukça pahalıydı ancak şu an ucuz seçenekler çokça bulunmakta. Eskiden pahalı olduğundan yün içliklerde bu içlikler yerine kullanılmaktaydı. Yün de pamuklunun aksine çabuk kuruyan bir materyaldir ancak polyester kadar çabuk değil. İleride yün içliğin polyester içliğe üstünlük sağladığı noktalardan da bahsedeceğim.

Çorap, Bere, Eldiven:

Çorap konusunda söylenecek en önemli şey kesinlikle pamuklu çorap giymeyin, en aktif bölgelerinizden biri ayaklarınız olacağından en çok terleyen de yine ayaklarınız olacaktır. Trekking faaliyetleri için piyasada satılan sentetik çoraplar yine işinizi görecektir. Bu tarz ürünler içinde piyasada çeşitli teknolojiler bulunmaktadır, bunlardan en popüler olanları çorap eldiven ve berelerde sıkça kullanılan Thinsulate malzemesidir. Isıyı maksimum içeride tutmak üzere geliştirilmiştir. Birde Thermolite ve Coolmax teknolojileri vardır. Adlarından da anlaşılacağı üzere biri sıcak diğeri serin tutmak için üretilmiştir.

Bere konusunda arada şunu belirteyim, windstopper kullanılan berelerin kulak kısımlarıda windstopper olunca dışarıdan gelen ses bir hayli kesiliyor, bu da bir outdoor aktivitesinde bir dezavantaja dönüşüyor. Böyle bir eksikliğini gördüm kişisel olarak.

Eldiven kısmında ise bir iki şey belirteyim, Şahsen üç çeşit eldiven kullanıyorum doğada, biri en ince eldivenlerim, bu garsonların taktığı eldiven gibi düşünebilirsiniz hareketi kısıtlamadığından elimden neredeyse hiç çıkarmıyorum, tabi dağ koşulları için konuşuyorum, dolayısı ile ellerim soğuktan zarar görmüyor. İkinci olarak polar eldivenlerim var biraz soğuk havada bunları kullanıyorum, üçüncü olarakta çok soğuk karlı ortamlarda kar eldivenlerimi kullanıyorum. Piyasada yine windstopper eldivenler bulunmakta, bunlarda bir hayli kullanışlıdır tahminimce.

Bu yazıda bu kadar. Şimdilik aklıma gelenler bunlar.

Bu kadar yazıyorum buraya kadar okuyanların gözü korkmasın burada bahsettiğim malzemeler bu iş için üretilmiş profesyonel malzemeler ancak olmazsa olmaz değildirler. Sadece rahatlığı bir adım öteye taşırlar. Evet birçoğu pahalıdır fakat biraz daha az konforlu ancak bir hayli ucuz alternatifleri mevcuttur. Sakın gözünüz korkmasın.

Doğa Aktivitelerine Giriş 1: Giyim Vol.1

Yıllardır doğa aktiviteleri içerisinde bulunmuş, bir çok kişiyide heyecanımla birlikte bu cemaate katmış biri olarak artık bu konuda yazmanın vakti geldi. Öncelikle neler konusunda yazabilirim bir bakalım:

Temel Bilgiler:

Öncelikle giyim konusu açıklamakla başlayalım:

Şehirde kullandığımız herhangi bir kıyafet ile doğada rahat etmek mümkün olmayabilir. Bir kere doğa yürüyüşlerinde mutlaka rahat kıyafetler tercih etmek gerekiyor, ancak etek gibi stabil olmayan sağa sola takılan kıyafetlerden de uzak durmak en iyisi. Rahatlıktan sonra bir başka önemli şey, kıyafetlerinizin minimum pamuk içermesi. Pamuk ıslandığında sıvıyı üzerinde tutacak ve devamlı bir ıslaklık hissi verecektir. Yağmur yağmıyorsa gerek yok demiyoruz zira dışarıdan olmazsa bile içeriden de ıslanıyoruz yani terliyoruz. Hafif rüzgarın estiği bir yerde ıslak kıyafetler, sizi üşüterek, güzelim doğa faaliyetini sıkıntılı bir hale sokabilirler. Pamuklu yerine %100 sentetik veya minimum %70 sentetik kıyafetler tercih ediniz. Sentetik kumaşlar sıvıyı vücudunuzdan alır ve bir üst kıyafete veya havaya iletirler. Islandıklarında çok çabuk kururlar. Bu arada kıyafetleriniz derken iç çamaşırlarınız da dahil. Zira pamuklu bir iç çamaşırı teninizden gelen teri alacak fakat bir üst katmana iletemeyecektir. Giydiğiniz sentetik tişört veya pantolonun bir önemi kalmayacaktır. Tecrübe ile sabittir.

Kıyafet malzemesi konusunu aydınlattıktan sonra nasıl giyinmeliyiz konusuna gelelim. Trekking, Dağcılık gibi efor isteyen doğa sporlarında katman sistemi ile giyinilmelidir. Tıpkı bir lahana gibi. Yani Kalın bir kazak giymek yerine daha ince fakat iki kat üç kat kıyafetler giymek hem bizi daha sıcak tutacak hem de terlediğimiz yerde kazağı çıkarıp çıplak kalmak yerine bir katmanı çıkarıp havaya göre kendimizi ayarlama fırsatı verecektir. Bu bere, tişört, pantolon hatta çorap konusunda bile geçerlidir.

Kıyafet konusunda bir iki tavsiye verelim şimdi:

Polar: İsmini mucidi Polartec firmasından alan polar, doğa sporları için mucizevi bir materyaldir. Hem ceket, hem svitşört hemde pantolon olarak üretilen polar kıyafetleri doğa aktivitelerinde gönül rahatlığıyla kullanabilirsiniz. Ancak dikkat edin ülkemizde belli bir tarz kesimi olan her cekete polar deniyor, mutlaka etiketine bakın ve %100 polyester yazısını kontrol edin. Polar, sentetik malzemenin tüm avantajlarına sahip olmakla beraber (çabuk kuruma, teri atma vs...) ayrıca ince olmasına rağmen yüksek ısı yalıtımı sağlamaktadır.

Poların piyasada çeşitli versiyonları bulunur, kısaca: Mikropolar (microfleece), Polartec 100, Polartec 200 gibidir.

Mikropolar: en ince polardır. Genellikle svitşört veya içlik (bere, eldiven, pantolon da var tabi) olarak satılır. çok soğuk olmayan faaliyetlerde orta katman, çok soğuk faaliyetlerdede iç katman olarak kullanılabilir.
Polartec 100: Polartec firmasının ürettiği klasik polar çeşididir. Orta katman olarak idealdir.
Polartec 200: Polartec firmasının ürettiği soğuk havalar için ideal orta katman çeşididir.

Polar alırken Polartec etiketini gördüğünüz tüm ürünleri rahatlıkla alabilirisiniz. Bunun dışında artık markalar kendi polarlarını üretmeye başladılar, güvenilir markaların polarlarıda size yakın performansı verecektir. Bütçem çok değil diyorsanız bazen pazardan veya outlet mağazalarından muazzam ürünler çıkabiliyor, mesela geçen sene bir amerikan sitesinden 13 dolara polartec 200 ceket almıştım. Bu tüyolarıda ilerleyen yazılarda vereceğim.

Polar konusunu bitirirken poların tek dezavantajının rüzgarlı havalarda tek başına hiçbir işe yaramaması olduğunuda belirteyim.

Tek başına işe yaramayan bu polarlar Windstopper, Windblock gibi teknolojilerle daha da üstün özellikler kazanabiliyor. Bu teknolojiler içerideki buharı dışarı atan ancak dışarıdan içeri rüzgar almamaktadırlar. İsmini verdiğim iki teknoloji dışında onlarca bu özelliğe sahip teknoloji olsada bu ikisi piyasanın hakimidir ve gözünüz kapalı güvenebilirsiniz. Test etmek için kumaşı elinize alın ağzınıza dayayıp şiddetli bir şekilde üfleyin arkaya hava geçmiyorsa evet rüzgar geçirmezdir. :) Ama teri ne kadar atar o konunun pratik bir testi yok malesef.

Bu yazı biraz uzun oldu devamı bir sonraki yazıya artık.

23 Ekim 2009 Cuma

Söylemesi ayıp, I Just Made Love

Bu sıralar popüleritesini arttıran, takip ettiğim bir çok blogta yer alan bu sitenin popüleritesine bir katkıda benden olsun. Sistem şöyle çalışıyor, önce bir partner kişi buluyorsunuz, onu ikna ediyorsunuz ve başlıyorsunuz çeşitlemelere. Sonra bu çeşitlemeleri yaptığınız kordinatları google haritası üzerinde işaretleyip, hangi çeşitlemeleri yaptığınızı belirtiyorsunuz. İlk defa milli takımda yer alıyorsanız ve de lifesaver (yada lifekiller) kullanıyorsanız onu da belirtebiliyorsunuz. Üstede kısa bir not yazıyorsunuz. Tamamdır, artık sizde ufak çaplı bir teşhircisiniz.

Bazen dünyanın nüfusuna oranla serverı yetersiz kalan sitede karşınıza şöyle uyarılar çıkabiliyor.


http://www.ijustmadelove.com/

Sitede ayrıca fake ilanlarda olabiliyor, mesela Şükrü saraçoğlu stadında Fenerbahçe hakkında ilginç yorumlar veya meclis üzerinde RTE hakkında ilginç çeşitlemeler. Birde geçen gün kadıköyde belirgin bir adreste bir hanım ablanın ismi verilerek böyle bir çeşitleme teşhiri yer bulmuş kendine, sitenin selfkontrol olayı nasıldır bilemiyorum, yani biri gidipte eski kız arkadaşından intikam için ev adresini telefonunu verirse acırım o ablanın haline. Gerçi bunu her yerde yapabilir. Neyse bu endişemden vaz geçtim. İpnelik yapılmak istedikten sonra heryerde yapılır.

15 Ekim 2009 Perşembe

Burning Man


"Kelimelerle ifade edilemeyen" festivalmiş. Gidip görmek lazımmış. Yaşamak lazımmış. Nereye baksam böyle yazarmış. Demişlerki burning man için:

kar amacli bir sponsoru olmayan, sadece gonullulerle yonlendirilen, ko-ca-man bir festival bu. sayilar yeterli bir sekilde ifade edemiyor bunu, ama gene de belirtmek gerekir ki bu sene 50,000'den fazla kisi katildi. bu kadar buyuk, sevgi ve guven hediye etmeye dayali bir festival olmasina ragmen, ortami suistimal eden kisiler azinlikta kaliyor - beni en cok etkileyen yonu de burasi.

henuz kita avrupalilar tarafindan kesfedilmeden once yerliler ayni mekanda* yilda bir kere toplanip ates ve seks temali ritueller yaparlarmis. yeni amerikalilar yerlilerden kurtulduktan sonra bu rituelleri kendi festivallerine donusturmusler. col soguk savas sirasinda ise ordu tarafindan isgal edilip silah denemeleri icin kullanilmis. burning man ilk mekani olan san francisco'daki bir sahile 1990'da artik sigamaz oldugunda, buraya tasinmis.

festivaldeki sanat genelde karmasik ve asiri derin sanattan ziyade, ifade etmek istedigi seyi dupeduz gozler onune seren turde bir sanat. tamami gezilemeyecek kadar buyuk bir mekanin her yonune serpistirilmis sanat eserlerinin yaninda, ortalikta gezinen bir suru evrim gecirmis arac var. bircok insanin giydikleri (ve giymedikleri) de sanat sayilabilecek nitelikte. bunun yaninda kocaman bir parti ruhu var. colun ortasinda kendi kendine yetebilmek, ve sonrasinda hicbir iz birakmadan ortami terkedebilmek festivalin onemli bir parcasi. ayrica her turlu fikre acik olmak, her kafa yapisina sahip insani kabul etmek, iletisim kurmak, saymak ve hatta sevmek cok onemli. dindarindan hippisine, metalcisinden meditasyoncusuna herkes birbirine ahbabiymis gibi davraniyor.

kanimca detaylara cok fazla inmeye gerek yok. hem kelimelerle anlatmak imkansiz, hem de anlatabilsem bile kisisel olarak yasanilmasi gereken bir sey bu. basta kayboluyor insan illaki, ama sonra kendini buldugunda etrafindaki insanlara daha farkli gozlerle bakiyor.
Ekşiden bir entry okudunuz.

Festivalden kareler
Youtubede burning man
Ekşiden entryler

Ve tabiki resmi sitesi:

http://www.burningman.com/

Nasip kısmet artık, ben kendimin orada olabilme hayalini sevdim.


Not. Hippimsi bir festival olsada ekşide yazdığına göre bir hayli pahalı olan bir festival imiş.

9 Ekim 2009 Cuma

Simon's Cat

Facebook'ta bol bol dönen kedi sahiplerinin severek izlediği animasyonun nereden geldiğini öğrenmek için buyrun alttaki adrese...



http://www.simonscat.com/

8 Ekim 2009 Perşembe

Riga - Letonya

Benim için tamamen ekstra bir şehir oldu riga. Planlarımda buraya gelmek yoktu, simultane gezmenin en güzel yanı bu işte, ne zaman ne olacağı belli olmuyor.

Air Baltic havayolu şiketinin boing 737'si ile rigaya ulaştım, kısa ve rahat bir yolculuk oldu. Rigaya geldiğimde bir süprizle daha karşılaştım, bu ülke de kendi parasını kullanıyordu. Neden euroya geçtiniz o zaman diye söylenerekten, letonya parası (Lati ve Santim) ve ingilizcesi kalmadığı için isveççe riga haritasını aldıktan sonra otobüs durağına geçtim. O saatte şehir merkezine ulaşmaktı amacım bu arada saat 22:30 gibi birşeydi. Otobüse bindikten sonra haritada yerimizi bulmaya çalıştım, neden bilmiyorum kimseye sormadım. Ama tahmin ettiğim gibi otobüs şehir merkezine geldi, daha sonrada eski riga'ya. Kalmayı planladığım hostellerin neredeyse hepsi eski rigadaydı. Not defterimi açıp haritada adresleri buldum ve en yakın olan "Friendly Fun Frank's" hostele yönlendim. Güvenliği oldukça sıkı tutuyorlardı ön kapıdan zile bastığımda diafondan boş yer olup olmadığını sordum ve arka kapıdan gelmemi söylediler. Arka kapıya geçtim ve orada da kameradan konuştuk. Zararsız ve gerçekten turist olduğuma karar kıldıklarında yukarıya giriş için kapıyı açtırmayı başardım :) İkinci kapıyıda geçtikten sonra nihayet bu kale gibi hostelin resepsiyonuna ulaştım. Koşullarda anlaştıktan sonra hoşgeldin mahiyetinde seyahatim sırasında içtiğim en güzel birayı ikram etti güzel resepsiyonist bayan. Letonya birasıymış Zelta. Yarım litrelik şişelerde satılıyor ve oldukça ucuz. Bu sırada kapıda karşılaştığım 3 kişiden biri ile muhabbete daldık daha sonra diğerleri ile tanıştım. Finli 'digital arts' okuyan bu arkadaşlarım ile gerçekten çok eğlenceli bir muhabbet çevirdik. Buraya okul projelerinden birini yapmaya gelmişler. Biz muhabbet ederken resepsiyonist hanımda bizim kayıtlarımızı aldı. Aslında hemen uyumak istiyordum çünkü kopenhag'ta birhayli yorulmuştum ancak arkadaşların ısrarı ile hostelin gece turuna katılmaya karar verdim. Odama yerleşip (oda dediğim 14 kişilik koğuş ki en ucuzu bu 7€ :) tekrar bara indim. Önce açık hava çay bahçesi misali bir yere gittik mekan kapanıyor dediler ve bira satmadılar sonra başka bir yere. Yeraltında ufacık bir mekanda adım atacak yer kalmayacak şekilde dolu bir bara girdik. Klasik istanbul barlarından oldukça farklı bir ortam varıdı. Sanki gizli gizli içiyormuşuz gibiydik. Heran polis basabilir bizi de sınırdışı edebilirler hissiyatına kapıldım bir an :) Burada biraz takılıp sonra dolaşmaya çıktık belki daha uygun bir yer buluruz deyi. Yolda bizim laleli yöresinin ortam satan abileri gibi bir genç yanaştı yanımıza zira adeta yolunacak kaz, soyulacak turist havasındaydık. Yinede istanbul tecrübelerimden yararlanarak :P arkadaşı savdık. (daha sonra öğrendiğime göre burada underground diskolar varmış buralara girebilmek için bu tarz elemanlar turist arkadaşlara davetiye dağıtırlarmış, ama bu tarz mekanlar biraz tehlikeliymiş düzgün olsa elaltından dağıtmazlar zaten) Eğlenceli bir şehir turundan sonra tekrar aynı mekana girdik. Birer bira daha attıktan sonra hostele döndük. Hostelde muhabbet ederken resepsiyonist ablanın yahu senin yarın uçağın yokmu yatsana demesiyle saate baktım saat sabah 5'e geliyordu arkadaşlarıma veda edip yatağıma geçtim. Ertesi gün gündüz gözüyle riga'yı gezdim. Gördüklerim arasında en ilginç gelen 'englishrussia.com' sitesinde daha önce gördüğüm köprüye kilit asma olayıydı. Yeni evli çiftler evlendiklerinde köprüye gelir ve asma kilit takarlarmış, parkta ufak bir köprü demirleri üzerinde yüzlerce asma kilit vardı. Bir de eski bir sovyet ülkesi olmasına rağmen hiçbiryerde Orak-Çekiç vya kızıl yıldız gibi şeyler görmedim. Gürcistanın aksine. Ve saat 18:00'deki uçağıma binmek üzere hava alanına geçtim.

Air Baltic'in ilginç ufacık uçağı ile 1 saatlik yolculuk sonunda tekrar tanıdık topraklara döndüm. Artık helsinki'deydim. Burada 2-3 gün kaldıktan sonra tekrar daha da tanıdık topraklara döndüm. Türkiye'ye.

Riga'da kaldığım hosteli bu ülkeye giden herkese ısrarla tavsiye ederim. Çalışanlar, Temizlik, Güvenlik, Rahatlık, Fiyatlar konusunda kesinlikler 10 numara.

http://www.franks.lv/

Not: Gezi yazılarım bitti. Umarım daha çok gezerbilir daha çok yazabilirim. Buraya kadar okuduysanız teşekkürler.

5 Ekim 2009 Pazartesi

Işığı Gördüm

24 Yıl önce bu gün doğmuşumben, öyle kutlama falan adetim değildir pek. Geçen yıllarda yakın arkadaşlarımın düzenlediği kutlamayı saymazsak çok oldu sabahtan hazırlanıp arkadaşlarımı eve toplayıp doğum günü düzenleme olayını yapmayalı, tahmin bile edemiyorum en son kaç yaşında düzenlediğimi . Seneye yapayım ama özendim şimdi böyle anlatınca, gerçi geçen sene de böyle düşünmüştüm. :) Kayda geçsin diye yazdım bunları. Akşam veya yarın bol vakitle yazayım daha pek kısa oldu bu, ama okula gitmem lazım.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...