21 Aralık 2011 Çarşamba

Başka Türlü Bir Gezi Belgeseli: An Idiot Abroad

Geçenlerde Diziport sağolsun böyle bir belgesel dizisiyle tanıştırdı beni, her ne kadar son bölümlerini yayınlamasalarda, yayınlanan 5 bölümü bile izlemeye değer.

Şöyle bir mizansen yaratmışlar. İki prodüktör, klasik bir Manchester'lı dedikleri arkadaşları olan kahramanımız "Düz adam Karl Pilkington'ı" sağa sola yolluyorlar ve ona ızdırap dolu bir gezi yaşatmaya çalışıyorlar. Ucuz kirli oteller tutup, saçma sapan kültürel aksiyonlara sokup, extreme yiyecekler yediriyorlar. Tabi Idiot arkadaşımız da herşeyden yakınarak ilginç ve düz yorumları ile bizi eğlendiriyor. Şovun amacı da bu zaten. Mesela Mısır'ı gezdiği bölümde piramitler hakkında şöyle bir yorumu var:
"Bir şey eski diye, çok güzel olduğunu söyleyemeyiz. Bir sürü iş başarmış yaşlı insanlar bulabilirsiniz. Hiçbiri ben mükemmelim demez heralde. Muhtemelen "Kaç yaşına geldim huzur evi yolu göründü" der herhalde. Yani yaş herhangi bir şeyi özel yapmamalı"
Aslında benim bu şovda en çok etkilendiğim kısım bölgeyi olduğu gibi göstermesi, yani o klasik turistik gezi şovlarındaki gibi bölgenin sadece güzelliklerini göstermiyor, hatta neredeyse hiç güzelliklerinden bahsetmiyor. Mısır piramitlerinin etrafındaki pislikte, kafasının etrafında, havada uçuşan poşetler gezerken piramitlerden bahsetmesi gibi.

Suratındaki ifade ile bezginliğini çok güzel anlatabiliyor

Bazen cidden turizm açısından bazı şeylerin abartıldığını düşünmekten kendimi alamadığım anlar olduğundan kendisini çok iyi anlayarak şovunu zevkle izliyorum.



Daha önce hakkında yazdığım Madventures'tan sonra en sevdiğim gezi programı oldu.

19 Aralık 2011 Pazartesi

Help Exchange ve Yeni siteler

Son bir kaç günde öğrendiğim iki gezi blogu ve bir de yararlı değişim sistemi hakkında yazalım:

Bloglardan birincisi hazırladıkları mükemmel vidyoları ile Başka Türlü Bir Şey

İki gezgin arkadaşın işlerinden istifa ederek 13 ayda gerçekleştirdikleri dünya turu. Öncelikle SSS sayfasını okumanızı tavsiye ederim.

O güzel vidyoda şu:




Bir diğer gezi blogu da Frienfeed sayesinde öğrendiğim Yolda Olmak

Geçen günlerde 500 gündür yolda olduğunu ve bu süreçte neler yaşadığını anlattığı upuzun ama bir çırpıda okunan yazısı öncelikle tavsiyem.


Ve bu sayede öğrendiğim Couch Surfing'ten sonra öğrendikten sonra mükemmel bir fikir tepkisini verdiğim ikinci yardımlaşma sistemi Help Exchange, henüz tecrübelemediğim ama en kısa zamanda tecrübelemeyi umduğum sistem hakkında açıklayıcı bilgi için Yolda Olmak blogundaki şu yazıyı okumak sanırım daha faydalı olacaktır.

Help Exchange websitesinde sistem şöyle anlatılıyor:

HelpX is an online listing of host organic farms, non-organic farms, farmstays, homestays, ranches, lodges, B&Bs, backpackers hostels and even sailing boats who invite volunteer helpers to stay with them short-term in exchange for food and accommodation.

(HelpX, organik veya geleneksel tarım, çiftlik, hostel, tekne gibi alanlarda yardım arayanların listelendiği bir web sitesidir. Gönüllüler, yemek ve kalacak yer karşılığında bu alanlarda kısa dönemli çalışırlar gibi bir çeviri yapabilirz sanırım)

Bonus olarakta geçenlerde NTV'den öğrendiğim şu web sitesini vereyim.

Bir ajans Türkiye'nin marka değerini yükseltmek için bazı posterler hazırlamış ve bunları ücretsiz paylaşıma açık olarak bir websitesine (www.turkiyeposterleri.com) yüklemiş. Güzel de yapmış siteden beğendiğim bir poster:

Daha niceleri sitede mevcut.

16 Aralık 2011 Cuma

Bitirme Stresi Yazısı

Sona çok yakınım ama bir anda herşey alt üstte olabilir, okuldan bahsediyorum. 2004 yılında hayatımın en saçma kararlarından birini yaparak mühendislik okumaya başlamıştım. Uzun ve sancılı bir dönemden sonra toparlanma evreleri durumu kabullenip yoluma bakma evrelerinden sonra nihayet sona yaklaştım. 3 Adet baba denilebilecek dersim, 1 adet dönem projem bir de bitirme tezimle beraber 18 kredi dersim kalmış bulunmakta.

Bitirme tezimin ve projeminde yazma kısımları neredeyse bitmiş, uygulama kısımları kalmış durumda.

Dersler hala muallak zira ilk vizelerden aldığım sonuçlar vasat. Klasik iyi geçen vizeden kötü not alma durumları.

Bu dersleri ve projeleri verirsem malesef diplomama hemen kavuşamayacağım zira stajlarım kalacak. Planım doğru işlerse stajları da verip dönem arasında o kağıt parçasına kavuşmak istiyorum.

Ondan sonrası için ise belirsizlik durumları. İki yıl önce mezun olsaydım hiç düşünmeden uzun bir geziye başlardım peki şimdi? O kadar kesin karar veremiyorum.

Cesaret gerek bana. Ama önce mezun olmak.

Neyse yazıyı eskilerden bir filmi indirmeye uğraşırken yazıyorum, o filmi tanıtayım da yazı başkaları için de anlam kazansın.



Filmin adı, aslında belgeselin adı: Asiemut. Moğolistandan Hindistana yaklaşık 8000km lik bir yol hikayesi, bisikletlerine atlayan çiftimiz tamamen kendi imkanları ile çektikleri belgeselde yolda yaşadıklarını anlatmakta.

Dağ filmleri festivalinde izlemiştim bu belgeseli 2007 idi galiba. Şu an bisikletçilerin oluşturduğu bir torrent sitesinde tek kaynaktan 6 kb/s hızı ile filmi çekmeye çalışıyorum. Biterse isteyen ile paylaşmaya hazırım :)

Belgeselin Vidyosu şurda:


9 Aralık 2011 Cuma

Ayı Korkusu

Kafamdaki kronolojiye göre sene 1993 olması lazım, 8 yaşındayım, sıradan sıcak bir antalya günü, ben de dışarıda top oynayan yaşıtlarımın aksine evde oturmuş televizyon seyrediyordum, TV'de bir belgesel var bilim adamlarının kutuplarda yaptığı araştırmayı konu ediyor.

Dehşet verici bir öykü, adamlar birilerini yazın, kutuplarda bir araştırma istasyonuna istasyonuna bırakıyorlar ve 7-8 ay sonra tekrar almak üzere oradan ayrılıyorlar.

Geri geldiklerinde binanın terkedilmiş olduğunu görüyorlar, biraz daha dikkatli bakınca duvardaki kan izlerinden ve kemik parçalarından bıraktıkları kişilerin kutup ayıları tarafından öldürülüp yenildiğini anlıyorlar.

Ve TV açıkça duvardaki kanla oluşmuş el izini gösteriyor, yetmiyor canlandırma yapılıyor, 8 yaşındayım.


O gün bu gündür, hiçbir kutup ayılı kokakola reklamını sevmedim, hiç bir kutup ayısına sempatik yaklaşamadım. Ve hala fena halde korkuyorum. Çocukluk travması buymuş demek. :)

Halbuki ayı içgüdülerini takip ediyor, rızkına koşuyor.


"Zirvelerin Özgürlüğü" (Freedom Of The Hills) kitabından bir alıntı:
"Eğer yolda yada çadırınızın yakınında ayı görürseniz veya duyarsanız, bol bol gürültü yapın. Kara ayılar eğer insanlar çok yakınına gelirse genellikle ağaçlara tırmanırlar. - ama bazen yavrularını korumak maksadıyla saldıradabilirler. Kahverengi ayılar saldırmaya daha yatkındır. Kutup ayıları ise gördükleri herşeyin yiyecek olduğunu düşünürler."
E şimdi böyle içgüdülere sahip bir hayvanın insan yemesi veya şunu yapması gayet normal.

Bir de bunun Jaws izleme sonrası köpekbalığı versiyonu var tabi.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...