3 Eylül 2010 Cuma

Ferrara ve Buskers Festival

Ferraraya gelşimiz ne kadar sürdü, trende bilet kontrolü yapıldı mı felan hiç hatırlamıyorum, tren Venedik treniydi, trene bindim gözümü kapadım, Burakın uyandırmasıyla bir anda iniverdik. Sabah hava henüz aydınlanıyordu. Şehirde neredeyse heryer kapalıydı. Biraz dolaştıktan sonra şehrin uyanışına tanıklık ettik, etrafta işlerine giden insanlar artmaya başladı ve çoğu bisikletliydi. Bu ülkelerde en çok hoşuma giden şey bisikletin gerçekten ulaşım aracı olarak, neredeyse herkes tarafından tercih edilmesi ve yerel yönetimlerin bisikletler için özel alanlar, yollar yapmasıydı. Ayrıca neredeyse her şehrin ortak bisikletleri var. Makul bir ücret (Yıllık 15-20 Euro) karşılığında bu bisikletleri kullanabiliyorsunuz. Ama şehirde ikamet etmek gerekiyormuş. Biz kullanamadık.

İtalyan şehirlerinde kullanılan bisikletler bu tarz şeylerdi

Neyse bir yere oturup ferrarada kalacak yer bulabilirmiyiz diye internet aramaya başladık, ama italyanın diğer bölgeleri gibi nafile, burada da internet bulmak imkansız. İnternet cafelere gitmek gerekiyor, onlarda gereksiz pahalı. Bulamayınca bir yere oturup şehrin uyanmasını bekledik, biraz da uyukladık. Saat 08:30 gibi gidip süt ve peynirli ekmek ile kahvaltı yaptık. Saat 9:30 gibi turist info açıldı. Gidip harita ve internet için pasaportum aracılığı ile parola aldık. İnternetlik işleri halledip, festival hakkında biraz bilgi aldık, festival meğer akşam başlayacakmış, bizde bu sırada artık külçe gibi gelen çantalarımızla şehri keşfetmeye çıktık. Tipik bir italyan kentiymiş burası yine merkezde bir kilise ve meydan ve bunun etrafında genişleyen şehir. Yine Eski şehir surlar içerisinde, yeni şehir dışında. Ancak bu şehire özel olan, ortasında bulunan kaleydi. Etrafı yapay göl ile çevrili ve gölde oldukça şişman, ortalama yarım metre boyunda yaşayan balıklarıyla sadece masallardan ve orta çağ filmlerinden bildiğim bir kaleydi bu. Ve evet kalenin giriş kapıları kaldırılabiliyor ve kale güvenli bir hale getirilebiliyormuş. :) Ayrıca çok ilginç gelen bir ayrıntı, kalenin girişindeki surlara bazı isimler kazınmış, bildiğimiz maganda işi kazıma, insanlar kendi isimlerini taşa kazımışlar, ancak ilginç olan tarihlerdi. Gördüğüm en eskisi 1907 ve diğerleri 1914, 1937, 1952 vs vs diye gidiyordu. Kimileri sevgilisinin ismini kalp içinde kazımış, kimisi de "... was here" gibi birşey yazmış. Nedense fotoğrafını çekmedim. Pişmanım. :)

Merkezdeki kale

Neyse şehir standart eski yapıları ile çok ilgimi çekmedi açıkçası, haritadan bir park bulup dinlenmeye karar verdik. Gidip matlarımızı serdik ve yine hayatımdaki en keyifli uykulardan birine daldım. Yaklaşık 3 saat uyuduktan sonra, 1 saat kadar da tembellik yapıp, insanlar hakkında, sosyal hayat hakkında muhabbet ettik. Saat 5e geliyordu. Surların dışında ne var merakı ile yine surlara doğru yürüyüşe başladık, güzel bir trekking rotasından surlara vardık ancak dışarısı çok da güzel gelmedi, rotanın devamından şehre geri döndük. Dönüş yolu bisiklet süren, koşan, yürüyen insanlarla doluydu, her yaştan insan vardı. Çocukları ile bisiklet süren anneler, babalar... Türkiyede pek alışık olmadığımız görüntüler. Dönüş yolunda açlığımızı aldığımız muz ve şeftali ile giderirken, tartışma konusu, italyan kadınlarının şekilli ve güzel vücutlarıydı. Bunu sürekli bisiklet sürmelerine ve koşmalarına bağladık. (İki erkek ne kadar entellektüel konulardan bahsedebilirki :)

Şehrin merkezine yani kilisenin civarlarına vardığımızda müzik sesleri artmaya başladı, festival çoktan başlamıştı. Girer girmez ilk karşımıza çıkan metal ve plastik çöplerden yaptıkları enstrümanları ile müzik yapan gruptu. Grubun lideri olduğunu tahmin ettiğim kadın o kadar enerji doluydu ki herkes etkilenmiş görünüyordu. Daha sonra arkada bulunan çantaları önümüze döktü ve içlerinden el yapımı ritim enstrümanları çıktı, herkese dağıtıp bizi de müziğe dahil etti. Gerçeken izlediğim en eğlenceli sokak grubuydu.

Geridönüşümcü sokak grubu

İlk karşılamadan oldukça memnunduk, performansın sonunda yola devam ettik. Bir çok ilginç enstrüman, şov vs izledik. Ayrıca önceki gün bizi davet arkadaşada rastladık, kendisi ateş ile gösteri yapan bir grupla beraber takılıyordu. Poi çeviriyordu, alev üflüyordu. Selam verip şovlarını izledik ve böyle böyle zaman geçti. Etrafı dolaştıktan sonra gece yine bu gruba denk geldik, kilisenin önüne geçmiş, kapı önündeki alanda daha aktif ve çeşitli gösteriler yapıyorlardı. İnsanlarda merdivenlere oturmuş onları izliyorlar Bizim için gerçektende güzel bir final oldu.
Poi ne acaba?

Festivali geride bırakıp, istasyona dönmeye karar verdik. Genovaya gitmekten vazgeçmiştik, yeni hedef Torinoydu. İstanbulda ağırladığım iki italyan arkadaş ile buluşacaktık. Geri dönüş biletlerimizi alıp beklemeye başladık, tren saat 04:50deydi, ancak aldığımız tren bileti olmasına rağmen otobüs geldi ve nispeten daha uzun bir yoldan sonra tekrar bolognaya geldik. Neden bologna çünkü ferrara diğer yöndeki hat üzerindeydi. Torino için tekrar bolognaya dönmemiz gerekti. Arada şunu belirteyim ne ferraraya giderken ne de bolognaya dönerken kimse biletlerimizi kontrol etmedi. Tek bilet alanın bizler olduğu şüphesine kapıldım. Belki kısa mesafe olmasından belkide gece olmasından kontrol yoktu. Bilemiyorum. :) Ferrara da böyle geti. Bundan sonraki şehir Torino!

0 Yorum:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...