14 Eylül 2010 Salı

Pinerolo

Dağ Evi

Arkadaşlarımın Torino'da değil de Torino'ya trenle 50 dk mesafede küçük bir şehirde olduklarını öğrenince tren garına doğru harekete geçtik, 3€'luk biletlerimizi alıp 20:10 treni ile 21:00 gibi Pinerolo ya vardık. Yol boyunca küçük italyan kasabalarından geçtik ve bu bize nereye geldiğimiz konusundaki ilk işaretti.

Gelir gelmez Geada'yı aradım, 10dk sonra geleceğini söyledi ve beklemeye koyulduk. İlk görünüşte tren istasyonunun büyüklüğü ve temizliğine bakılırsa (küçük ve pis idi) oldukça ufak bir kasabaya geldiğimizi anladım. 10 dk sonra Geada geldi. ve eve geçtik. Dar ve birbirine benzeyen, eski binalarla dolu sokaklardan geçerek eve geldik. Bu eski binaların birinde olan ev, ahşap zeminli, eski ama her köşesi ayrı detaya sahip küçük şirin bir yerdi. Geada annesi ile birlikte yaşıyormuş ve evi beraber döşemişler, süslemişler, boyamışlar. Öyle güzel bir yerdi ki oturup etraftaki detaylara bakarak sıkılmadan uzun zaman geçirebilirdim.

Gelince annesi tarafından sıcak bir karşılama ve tanışma merasiminden sonra hemen duşa girip temizlendik. Zira iki gündür dışarıda uyuyorduk. Önce ben girdim duşa, duştan sonra Geada'nın annesinin komşusu geldi ve muhabbete başladık. Daha sonra da diğer italyan arkadaşım Anna ve onların ortak arkadaşı Mariasole geldi. Burak duştan çıkana kadar muhabbet ettik. Daha sonra hadi dışarı çıkıp diğer arkadaşlarla buluşalım dendi ve kendimizi ufak şehrin ufak bir barında bulduk. Buraya özgü ... (ismini hatırlayamadım hatırlayınca yazarım) içkisinden içip, sürekli yeni insanlarla tanıştık. İçlerinden biri bize bu içkiden ısmarladı yetmedi birde biralarımızı ödedi sağolsun :) Bar da çalışan arkadaşta futbol hastası çıktı ve İstanbul takımlarını bizden iyi bilerek şaşkınlığıma şaşkınlık ekledi. (Tamam pek anlamam futboldan ama kadroları nasıl biliyorsun birader. ) Neyse içkilerimizi bitirip oradan kalktık ve şehre hakim bir tepede bulunan buranın en büyük kilisesinin bahçesine doğru tırmanışa geçtik. Burada da sürekli yeni arkadaşlarla tanıştık.

Bir anda lokal bir topluluğun parçası olmuştuk :) CS'in artılarından biri, hiçbir turizm acentesi ile bu tarz bir olay yaşayamazsın. Bu kadar doğal ve samimi. Veya bu sitenin, bu küçük italyan şehrini, hayatımda belkide hiç gelmeyeceğim, bilmeyeceğim bu şehri veya tanımayacağım bu insanları tanımamı sağlaması.

Burada şehir manzarası eşliğinde muhabbet ettikten ve bana göre gezinin en güzel anlarından birini yaşadıktan sonra, birazda şehirde turladık, ucuz pizza ve biradan sonra yarın erken kalkmamız gerektiğini düşünerek sabah 03:00 gibi evimize yollandık. Ertesi gün alplerde ufak çaplı bir trekking yapacaktık.

Rahat bir uykudan sonra sabah 09:00 gibi kalktık, gece Geada'nın kedisi yanımızda uyumuştu bizden hoşlanmış olacak ki sabah bizden önce kalkıp bize bir sürpriz hazırlamıştı. Gidip bir serçe avlayıp kapının önüne bıraktı. Evet bize hediye olarak serçe getirdi sağolsun. Bu ilginç hediyeden sonra Kahvaltı yapmak üzere Anna ile buluştuk -Anna, Pinerolo'da değil yakınlarda bir köyde oturuyordu- kahvaltı niyetine, kahve ve şekerli unlu adını hatırlayamadığım bir şeyden sonra Anna'nın arabası ile dağların yamaçlarına doğru yola çıktık.

Kedi ve Hediyemiz

Oldukça "hızlı" bir yolculuktan sonra 50dk sonra arabayı park edip yürüyüşe başladık. Muazzam doğanın eşliğinde muhabbet ederek ve bol bol fotoğraf çekerek yükseldik. Bitki örtüsü genel olarak karadenizi andırsa da tam olarak aynı değildi. Her yer yeşilin farklı bir tonu ve tertemiz. Bir ara bulutların içinde kalıp hafiften nemlensek de hava genel olarak çok güzeldi. Bir buçuk saatlik güzel ve keyifli bir yürüyüşten sonra plato başlangıcına kurulmuş dağ evine vardık. Burada oturup biraz konuştuktan, yemek yedikten ve manzaranın tadını çıkardıktan sonra dönüşe geçtik. Erken evde olmalıydık zira akşama arkadaşların, dağın bir diğer tarafındaki bir köyde kiraladıkları yerde düzenledikleri partiye katılacaktık.

Geada ve Anna ile dağ evinde muhabbet


Dönüş Yolu

Eve vardığımızda saat 17:00'yi bulmuştu. Hemen hızlıca duş alıp, eşyalarımızı hazırladık. Geada'nın annesine de veda ettik. İkimize de hatıra olarak birer kristal taş verdi. Ve evden ayrıldık. Eşyalarımızı topladık çünkü bölge Fransa sınırına bir hayli yakındı, ertesi gün oradan yola devam edecektik.

Bu seferki şoförümüz Mariasole idi. Yine "oldukça hızlı" bir seyahat oldu. (İtalyan şoförler!) Yol boyu ara ara sadece filmlerde gördüğüm tarzda taştan daracık yollardan ve küçük italyan köylerinden geçtik. Yine hayatımda hatırladıkça keyiflenip, gülümseyeceğim bir an yaşadım. (Bu arada neden italyanların küçük arabalar veya motosiklet kulladıklarını da anladım o dar yollarda başka türlü olmaz çünkü :) Yolların büyük kısmında normal boyutlarda iki araba yan yana geçemez) 1 saat süren yoldan sonra kendimizi bir dağ köyünün çıkışında bir yapıda bulduk. Kampımızı kurup partiye katıldık. İnsanlar inanılmaz sıcaktı, öğrendiğime göre hepsi aynı lisenin, aynı dönem mezunlarıymış ve herkes birbirini öyle veya böyle tanıyormuş. Biz yabancı olsak da çokta hissettirmediler açıkçası. Aralarından biri bana sürekli bira veriyordu :) Ne zaman elimi boş görse arka cebinden bir şişe bira çıkarıp elime tutuşturuyordu :)

Partiden bahsetmek gerekirse, ufak çaplı bir festival gibiydi, gençler her şeyi düşünmüşler, maaliyeti çıkaracak kadar fiyatlı gıda ve bira (ki gayet ucuzdu) sabaha kadar mevcuttu, tuvaletler desen ev temizliğinde :) Millet içip uçup kafa olsa da her yer temizdi. Kimse yere çöp atmıyor, üstüne birde geri dönüşüm yapıyorlardı. Müzik bir saate kadar canlı devam edip daha sonra DJ'e döndü çalanlar da yine önceki gün tanıştığım arkadaşlardı.

Parti sabaha kadar devam etse de ertesi günü düşünerek çadırımıza geçtik. Uyku tulumu getirmemenin cezasını sabaha kadar titreyerek geçirdim. Pişman değilim ama :) O kadar ağırlık taşımaya halen değmeyeceğini düşünüyorum.

Sabah güneşle birlikte kalktık. Anna bize yola kadar gidebileceğimiz bir araba ayarladı ve yola koyulduk. Bundan sonraki hedefimiz belli değildi sadece Fransa'ya gitmek istiyorduk. Lyon'da CSlere mesaj atmıştık ama olumlu cevap olup olmadığını da bilmiyorduk. Yine de bu bilinmezlik güzeldi. Sonraki durak Lyon (Ama nasıl :)

Pinerolo Hakkında Kısaca:

Bu şehir şimdiye kadar gördüğüm şehirler arasında en beğendiğim oldu, ne çok büyük ne de çok küçük. İnsanları sıcak ve samimi. Ayrıca doğaya, büyük şehire ve denize çok yakın. :) Tüm bu özellikleri ile yaşamak isteyebileceğim şehirler arasına girdi Pinerolo. Ayrıca italyanın genelinde olduğu gibi kadınlarda hayata erkekler kadar dahil.



0 Yorum:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...