4 Eylül 2010 Cumartesi

Torino: Kısa kısa

Ferrara'dan dönüşümüz sabah 5:45 i buldu, istasyona girip hemen torino trenini kontrol ettik, 06:15te vardı. Bilet gişelerinin açılmasını bekleyip biletlerimizi alıp trene atladık. (20€) Şimdiye kadarki en uzun tren yolculuğumuz olacaktı. Açıkçası kaç gündür düzgün uyuyamamanın verdiği yorgunlukla, çokta uzun gelmedi. Öğlene doğru torinoya vardık. Ve yine tren bileti kontrolü olmadı.

Şehre gelince ilk işimiz turist info aramak oldu çünkü akşama ne yapacağımızı bilmiyorduk, kalacak bir yer bulmalıydık. CS'ten tanışıp istanbulda ağırladığım arkadaşlarıma mesaj atmıştım ancak hala cevaplamamışlardı. Bu yüzden internet bulmamız gerekiyordu ayrıca Burak telefonunu yurtdışı dolaşıma açtırmamıştı, bu yüzden de telefon bulmamız gerekiyordu.

Bu arayışlar sırasında da şehri görmek istiyorduk. Ancak yetersiz bilgi sahibi turist info çalışanları yüzünden ordan oraya gereksiz yere dolaşıp durduk. Bu gereksiz dolanmaların arasında buraya özgü olan iki şeyle karşılaştık. Biri kahireden sonra en büyük mısır arkeoloji müzesi buradaymış. (Ki ayıp kardeşim adamın tarihi eserlerini almış buraya getirmişsin bununla artislik yapıyorsun, birde utanmadan 8€ giriş koyuyorsun.) Bir diğeri ise italya ulusal sinema müzesi, muazzam bir yapı, sanırım gördüklerim arasında en güzellerinden biri ve malesef ihtişamını yansıtacak bir fotoğraf bulamadım internette. Bina zamanında(1800 küsür) torino'nun yahudi cemaati tarafından yaptırılmaya başlanmış ancak mali yetersizliklerden dolayı inşaatı tamamlanamamış bir sinegogmuş. Torino şehir meclisi bu binayı cemaatten satın almış ve yapımına devam etmiş, yıllar süren yapım tadilat vs vs den sonra bu muazzam yapı ortaya çıkmış. Daha sonrada "Ulusal Sinema Müzesi" olarak kullanılmasına karar kılınmış.


Şehirde ordan oraya dolaşmalarımız yaklaşık 5-6 saat sürdü, sürekli yürüdüğümüzden, şehri iyice öğrendik, o kadar ki, gideceklere ucuz ve doyurucu menüleri olan bir pizzacı bile tavsiye edebilirim. :) Garibaldi caddesinin sonlarına doğru ara sokakların birinde (Piave sokağı olması lazım ama not etmeyi unutmuşum), 2.5€ ya Koca bir dilim pizza ve içecek alabilirsiniz. İsmi sanırım "Le Pastino" idi. Dolaşırken gördüğümüz bir diğer ilginç dükkan ise fazlaca ucuz bulduğumuz bir marketti. Özellikle alkol daha bir ucuzdu, her türlüsü vardı ve bir çok ürün Duty Free den bile ucuzdu. Bu dükkanın bir diğer özelliği tüm etiketlerin elle yazılmış olmasıydı. Onlarca etiket ve hepsi düzgünce el ile yazılmış.


Bunlar dışında torino diğer büyük şehirlerden çokta farklı değildi. Çok ta hoşlanmadım açıkçası.

İnternetlik işimizi halk kütüphanesinde yine pasaportum ile aldığımız şifre vasıtası ile hallettik. Buradaki kalma işini nispeten halletmiştik. Meğer italyan arkadaşımız burada değil buraya yakın bir kasabada yaşıyormuş. Bir sonraki durak "Pinerolo" adlı muazzam güzellikte ve sıcaklıkta olan küçük italyan şehri olacaktı.

0 Yorum:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...