11 Haziran 2009 Perşembe

Birinci Gün

Sabah sensiz uyandım, kaltım dışarı çıktım mal mal boş bakışlarla sokağı dinleyerek tünele doğru yollandım, geçerken yapı kredi sanat galerisinde enki bilal sergisi gözüme çarptı kahvaltıdan sonra gelip gireyim ddim kendi kendime tünele doğru giderken duygusaldım müzikler içimi acıtıyordu, yürüdüm yürüdüm, önce rus konsolosluğu tabelasını okudum ardından neofly mağazası dikkatimi çekti, yolda yürüken markizi aradı gözlerim, göremedim ucuza kahvaltı yaparım dedim içimden bulamadım, tünel kafede sınırsız kahvaltı 7 lira idi, pahalı geldi girmedim, yürüdüm geçerken isveç konsolosluğu dikkatimi çekti, yürüdüm sonra tarık zafer tunayadaki filmi gördüm "ben x" girsemmi acaba diye düşünürken seans saatlerine baktım en erken 14:00 da olduğunu görüp hemen vaz geçtim zira 14te ubuyu açmam gerekti, kafamaı oyalama amaçlıydı zaten sinema, sonra yürürken simit sarayına gidip simit sandviç alırım diye düşünürken yanlışlıkla çaycıya doğru yöneldim, son anda farkedip yönümü simitçiye çevirdim, iki kişinin önünden hızla çok yakınından geçtim, çarpma korkusu yaşadım, simit sandviçimi aldım iki seçeneğim vardı kepek ekmeğe normal simite normalini seçtim, daha iştah kabartıcı duruyordu, beyaz peynirli olsun istedim ama kaşarlı gibi duruyorlardı neyse başkja seçenek arayacak vaktim yoktu zira yarım saat içinde ilaçlarımı almam lazımdı, simitimi alıp kasa diye çay ocağına yöneldim çalışan uyardı bana ödeme yapıyorsunuz diye, geçen akşam ubudan kalan yırtılıp bantla birleştirilmiş parayı uzattım zira dünkü ciroyu bankaya yatırmıştım ancak bankamatik kabul etmez diye denemeden hükme varmış 5 lirayı cebimdeki para ile değiştirmiştim. Parayı verdim para üstünü aldım, çaycıya doğru yöneldim küçük taburelerin olduğu bölge güneşsizdi üşürüm diye masalara oturdum, ilk değil ikinci masanın 4 sandalyesinden duvar tarafındaki sandalyesine oturup bir büyük çay söyledim, çayımı beklerken iett'ye ait personel otobüsünü yanaştırmaya çalışan şoförü izledim, çayım geldi, simidimi açtım ve farkettimki içindeki peynir kaşar değil hafif sarı renkte beyaz peynirmiş. Simidimi yedim çayımı içtim, çayımın sonunu ilaçlarıma sakladım, ilaçlarımı da çay yardımı ile içtikten sonra bardağımı ve çöpümü alarak ücretimi ödemeye gittim, cebimde simite verdiğim paranın üstü 1.5 lira ve tüm 20 tl vardı umarım 1.5 tldir diye düşünürken 2 tl olduğunu öğrendim 2 tlyi verdim ve bir onluk bir beşlik üç tanede biri yeni olmak üzere 1 tl aldım. dönüş yoluna geçtim yavaş yavaş ubuya doğru yöneldim giderken, o senin çok beğendiğin tünele giderken de dikkatimi çeken, içinde noter olan o han'ı gördüm, girsemmi diye düşünürken neden bilmem cesaret edemedim içeri girmeye sanırım kafamdaki gizemi korumasını istedim yada belkide seninle keşfederiz diye düşündüğümden, nedenini tam olarak bilmiyorum, dönerken türksel binasının orada aklen sanırım biraz engelli çok kibar bir adam bana selpak alırmısınız dedi, teşekkür ettim almayacağımı söyledim, peki kolay gelsin dedi, neden bilmem çok vurucu geldi o söz, keşke alsaydım yardımım olurdu diye düşünürken çok sağol sana da kolay gelsin dedim. o sırada yapı kredi sanatın önüne geldiğimi gördüm içeri girip enki bilal sergisini gezeyim dedim, güvenlikten geçerken çantamı x-ray cihazına koydum telefonlarımı çıkarmaya çalışırken bir çocuğun telefon kulağında geçtiğini ve güvenliğin önemsemediğini görünce vazgeçip x-rayden geçtim, sergi ikinci katta idi, hızlıca gezip biraz enki bilalin çektiği videoyu izleyip ki video baş döndürücü idi, sergiden çıktım ve tam karşı salondaki saat sergisini görüp içeri girdim, saatin tarihinden ve osmanlı dönemi saatleri işlemişler sergide, içeride geçirdiğim zamanı hızla es geçiyorum, sergiden çıkıp galatanın orada saatime baktım henüz 11.50 gibiydi urbana gidip bir çay içeyim dedim, gittim girişte sağda kalan iki koltuktan duvar dibindekine oturdum arkamı duvara verdim, uzun saçlı zayıf arkadaş menüyü getirdi, aslında amacım çay içmekti ancak menüyü incelerken esspresso ve çayın aynı fiyat olduğunu (4 tl) farkederek fikren espressoya kaydım, kafamda büyük fincanda bir içecek varken ufacık bir bardakta kahveye benzeyen birşey geldi, ilk defa esspresso içecektim, ilk yudumu aldım, daha önce ekşi sözlükte çok acı olduğunu okumuştum, ancak deneyimleyemediğin gerçek senin için gerçek değildir misali, ne kadar acı olduğunu farkedip şeker koydum biraz, ancak ikeadan alınan ubuda da aynısını kullandığımız şekerliğin çok akıtması üzerine biraz fazla tatlı oldu sanırım. neyse espressomu yudumlarken bilgisayarımı çıkarıp ki çıkarmadan önce wireless olup olmadığını öğrendim, varmış, ubu ile ilgili dökümanları yapmaya koyuldum, o sırada aklıma sen geldin acaba beni dediğin gibi heryerden silmişmiydin, yok yok seni kandırmayayım, asıl amacım buydu bilgisayarı çıkarırken, baktım silmişsin, bende in a relationship olan statumu single olarak değiştirdim, beni bloklayıp bloklamadığını merak ederek arama yaptırdım, soyadını yanlış yazınca kimse çıkmadı blokladın sandim sonra hatamı farkedip düzelttim ve aramada toplam 68 ortak arkadaşımız olduğunu gösteren senin arama sonucunu gördüm fotoğrafına baktım üzüldüm, neyse ubu dökümanlarına döndmüşken mesajını farkettim, mesajını cevapladım sana bir söz verdim, sonra senden bir mesaj daha geldi onu cevaplamadım zira söz vermiştim. bana çok kızdığını yazmıştın, bu arada çaprazımda oturan aralarında fransızca konuşan ancak garson ile kırık türkçe konuşan iki kişi dikkatimi çekti salata söylediler, biri kadın biri erkek idi, kadın kıvırcık uzun saçlı ancak kabarık olanlardan değil bukleli olanlardan, orta yaşlı fransız olduğunu düşündüğüm bir kadın idi yüzünde kırışıklıklar vardı, adam ise kısa yer yer beyazlaşmış ancak gür saçları olan yine orta yaşlı sanırım 40 civarı idi. neyse işime dalarak ubu için dökümanda yeralmasını istediğim yazıları yazdım, bu arada çaprazımdaki çif bana daha yakın olan diğer masaya geçtiler, adam salatadan soınra birde makarna söyledi, yanınada su, garsonun getirdiği su cam depozitolu şişede eskilik kokuyordu, çok hoşuma gitti ubuyada almalıyız diye düşündüm, uzun saçlı garsonu çağırarak bir çay birde su söyledim, bu arada aklımın bir ucunda hep sen vardın, ama başka şey düşünmek içimin acımasını engelliyordu, çayım geldi düşündüm ki biz ubuda bu çayı daha güzel veriyoruz, sonra suyu inceledim üzerindeki yazıları bilgisayarımın masaüstündeki notlar.txt dosyasına kaydettim, düşündümki giderken garsona nereden aldıklarını sorabilirim. ve giderken sordum önce tuvalete uğradım asansör kapısını andıran tuvalet kapısını zorladım ancak açılmadı o sırada diğer tuvalet açıldı ve bir bayan çık tı baktımki bayan erken wcleri diye bir tabela yok o tarafa geçtim işimi gördükten sonra hesabı ödemeye koyuldum anca hesabı alan hoş bayan bana bilgisayardan hesap açılmadığını farketti ve ne içtiğimi sordu, söyledim 9 tl hesap verdim ve suyu nereden aldıklarını sordum, öğrendim, telefonunu cüzdanımdan çıkardığım bir kartvizitin üzerine yazdım, ve urbandan 2ye doğru ayrıldım, değişik hissediyorurdum boşlukta gibiydim, yalnızdım, ubuya vardım temizlik yaptım bol bol,tuvaleti temizlerken o mesajı attın bana kısa net bir hayır cevabını geri yolladım sana, sonra fatih geldi konuştuk, sergi için yaptığım flyerı basmıştı güzel olmuştu hoşuma gitti gururum okşandı, hemen masalara birer tane koydum, sonra yasin geldi, sonra sen gelmedin, 80ler partisi tahmin edeceğin üzere kötü idi pek rağbet görmedi zira pek duyurmadık, neyse biraz görkemle biraz hakanla biraz ezgi ile konuştum, sonra 23.03te ilaçlarımı aldım farkettimki ilaçlar beni mal gibi yapıyordu, dengesizdim, dikkatsizdim. 24 gibi eve gitmeliyim diye düşündüm ciroyu sayıp, çöpü alıp dışarı çıktım, çöpü, Y_London mağazsının önündeki çöp birikintisinin yanına koyarken çöplerde karton arayan kağıt toplayıcısına baktım ve yoluma devam ettim, akbilimi ubuda unutmuştum geri dönmek zor geldi, dönmedim, zaten saat 12yi geçmişti aylık bir işe yaramayacaktı gerçi içinde cansuyu almaya gittiğimizde cansu için doldurduğum 10 tl vardı, ancak zaten çift bilet düşecekti. Sarı dolmuşlara bindim, binenlerden biri tüm 100 tl verdi, ben 5 tl verdim, şoför para üstünü vermekte zorlandı, beşiktaşta indim motora binip üsküdara geçtim, eve geldim, sabah urbanda aklıma gelen bu günü yazayım fikri bilgisayarı açınca somutlaştı ve bu aşırı ayrıntılı yazı ortaya çıktı, bilgisayarı neden açtığıma gelirsek senden bir mesaj varmı diye merak ettiğimden, gelmemiş sorun değil. bekliyorum.

Ayrılığın birinci gününde ne olduğunun farkına varamama durumunu anlatmaya çalıştım zamanında.

0 Yorum:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...