30 Ağustos 2010 Pazartesi

Milano: 20 Saat süren gün

Bergamoya Varış

Şaşırtıcı bir şekilde rötarsız kalkan pegasus uçağına sondan bir önce binen yolcular biz olduğumuzdan pek fazla beklemeden, ne olduğunu anlamadan birde baktık ki uçaktayız ve havalanıyoruz. Uçağın ilk defa en ön koltuğunda oturuyordum, sağ üçlü koltuğun ortasındaydım, sağımda Burak diğer yanımda ise tombul bir italyan oturuyordu, Orhan Pamuk'un İstanbul Hatıralar ve Şehir olduğunu tahmin ettiğim romanının italyancasını okuyordu. 2 saatten biraz daha uzun süren bir yoldan sonra uyuklaya uyuklaya milano bergamo havaalanına vardık. Pasaport işlemleri bürosu kapalıydı bizde kalabalığı takip edip bagajlarımızı aldık, daha sonra pasaport işlemlerini yaptırıp, üzerimizdeki şapşalllıkla bergamo hava alanını keşfe başladık. Eski bir hava alanına benziyordu, hemen interneti kontrol ettim nafile. Hepsi ücretli internetti, Ayrıca gece olduğundan turist info da kapalıydı, bu yüzden daha önce gönderdiğim CS taleplerine bakamadım. Saat 03:00a geliyordu biraz dolandıktan sonra kendimize bir bank bulup uyumaya çalıştık. Etraf kalabalıktı herkes bir köşe bulmuş uyuyor-uyumaya çalışıyordu. Öyle böyle sabahı ettik. Sabah demişken 05:00da hava alanı polisleri tarafından kaldırıldık. Yatamazsınız artık diyorlardı, ancak oturarak uyuyabilirmişiz. Neyse fazla uyuyamadık zaten, sabah kalkınca kendimze yiyecek birşeyler bulmak amaçlı dışarıyı gezmeye başladık, hava alanı karşısındaki Ori alışveriş merkezini gördük ve yolun karşısına gitmeye karar verdik, yolun karşısına geçerken altgeçitte duvarlarda yazılar vardı bizde bizimkini ve istanbulda popüler olan bir iki duvar yazısınnı bıraktık. (Burak(s) from istanbul 08.2010) İlerde gidipte o duvarlarda türkçe söylemler görürseniz şaşırmayın :) Dolana dolana saati 7 ettik. Alışveriş merkezi saat 10da açılıyordu beklememeye karar verdik. Milanoya gitmek için hava alanına geri döndük, Shuttle servisler vardı ancak 6€ idi. Vermek istememize rağmen insanlara alternatifleri sorduğumuzda en mantıklı yolun bu olduğunu söylediler, bizde 09:10 shutttle servisi ile milanoya geçtik. Yaklaşık 50dk süren yol için aslında bu ücretinde normal olduğuna kanaat getirdik.

Milano

Central Station'da biraz dolaşıp gezindik, yemelik birşeyler bakındık, çantalarımızı bırakmak istedik, tuvalet ihtiyacımızı gidermek istedik birde internet istedik ama nafile hiçbirini ücretsiz gerçekleştirmek mümkün değildi. Tuvalet 1€, Bagaj 4€+ 6saatten sonra 0.60€ tutuyordu. İnternet zaten yok. Tek ilgi çekici kısmı tarihi yapısı olan binayı terkedip ucuz yemek aramaya başladık tabiki çıkar çıkmaz karşımızda 2 adet McDonalds görünce (normalde TRde gitmem yemem ama bu tarz gezilerde bazen en ucuz seçenek oluyorlar) girip kontrol edelim dedik ve 0.50 € luk hamburgerlerini görünce 3er adet kahvaltılık midemize indirdik. Daha sonra istasyondaki turist info'dan aldığımız haritadan şehrin merkezine doğru yola koyulduk. Gece pek uyuyamamanın verdiği miskinlikle sırtımızdaki çantaların ağırlığı birleşince gördüğümüz bir parkta mola verdik. Elimizi, yüzümüzü yıkayıp bir ağaç gölgesindeki banka oturduk ve etrafı gözlemlemeye başladık, o sırada ispanyola benzeyen bir hanım efendi "Ciao" dyerek yanımızdan geçti selamını alarak karşılık verdik. Biraz parkta dolaştıktan sonra geldi ve italyannca hızlıca konuşmaya baaşladı ve bize bir flyer verdi. Konuştu, konuştu ve konuştu. İtalanca bilmiyorum dememe fırsat bırakmadı yaklaşık 3-4 dakikalık konuşmadan sonra italyanca bilmiyorum diyebildim. Sonra başladı ispanyolca konuşmaya... Yine uzun bir konuşmadan sonra kusura bakmayın sadece ingilizce ve türkçe biliyorum diyebildim. Sonra durdu ve huh ok dedi ve papa-son vs vs diye konuşmaya başladı :) Baktı ki anlaşamayacağız dinden bahsetmekten vazgeçti ve bana oo sen Cengiz Hana benziyorsun dedi ve selam verip gitti :) Arkadaşlarıda arkasından giderken bize neredensiniz diye sordu TR deyince ooo "Şaloom" (???) deyip devam ettiler. İtalyan sivri sinekleri ile tanışmamızda yine bu parkta oldu. Anlayamadığım bir tür sivrileri var, ısırınca acayip kabarıyor ve en absürd yerleri ısırıyorlar.

City Center ve Duomo

İlk ilginçliğimizi atlattıktan sonra şehir merkezine vardık. Uzun bir cadde üzerinde pahalı mağazaları ile hafiften istanbulu andırıyordu. Günün cumartesi ve ayın ağustos olması sonradan öğreneceğimiz üzere şehirdeki insan sayısının azlığını açıklıyordu. Bir markete girip ucuza su alıp mağazaları gezmeye başladık ve hafiften de acıkmaya başladık. Ayrıca internet sorununu da çözememiştik. Arada gördüğümüz türk restoranlarına bakmaya başladık. Hem yemek fiyatını kontrol edecek hemde internet bulabileceğimiz bir yer soracaktık. Bir tanesine girip selam verdik. Ve tahmin edileceği üzere türk çıktı. İnternet bulabileceğimiz bir yer tarif etti ve oradan ayrıldık. Biraz dolaştıktan sonra internet işimizi hallettik (italyada bullunduğum süre boyunca her interneti kullanışımda pasaport sorulması kısmı ilk defa burada gerçekleşti) ve yolda gördüğümüz pazardan 2kg 1 € ya, ölmek üzere olan muzumuzuda alıp tekrar kebap restoranına geçtik. Birer kebap (Kebap dediğim döner aslında) söyleyip muhabbete başladık. Dükkandaki arkadaş Uğur adında buraya 3 yıl önce gelmiş bir türktü, sağolsun bize bir hayli yardımı oldu, şehri biraz tarif ettikten sonra çantalarımızı restorana bırakabilir miyiz sorusuna olumlu cevap verdi, ağırlıklarımız olmadan şehrin devasa kilisesini görmek üzere ayrıldık. Uzun sayılabilecek ancak bizim için yeni bir yol olduğundan bize oldukça kısa gelen yoldan sonra Duomo'ya ulaştık. (Bu italyada şehrin en büyük kilisesine verilen admış, ev gibi bir anlamı varmış) Hayatımda gördüğüm en büyük kilise belkide en büyük tarihi yapıydı. İçeri girip biraz bakındık, şehrin tenha olması işimize yaramış zira normal zamanda içeri girmek kalabalık yüzünden çok zor oluyormuş. Duomo'yu geride bıraktıktan sonra Dechatlon mağazasını bulup kendime mat aldım. (4€) Ve tekrar kebapçıya doğru dönüşe geçtik. Arkadaşlar iftarlarını yapmışlar muhabbet ediyorlardı. Bizde aralarına katıldık, Uğur italyan usülü makarnasından ve meyve salatasından bizede ikram etti. Sivri sineklerden fırsat buldukça yemeğimizi afiyetle yedik. Bu arada birde Uğurun arkadaşı Özgür ile tanıştık, Karnımızı doyurup muhabbet ettikten sonra 22:00 gibi restoranı kapattık. (İtalyadaki ilk günümüzde türk arkadaşlar edinmemiz ve orada türkçe uzun uzun muhabbet etmemiz, üstüne birde dükkan kapatmamız açıkçası ilginçti)

Daha sonra Uğur ve Özgür ile onların gözünden şehri dolaşıp, duomoya gittik. Giderken tramway kullandık ve bilet vermedik burada toplu taşımada bilet sorulmuyormuş, ancak bazen yetkililer rastgele kontrol yapıyor ve ceza kesiyormuş, e bizde çok fazla paramız olmadığından yakalanma riskini göze aldık. Zaten gece 23:00 civarı olmuştu saat. Neyse beraberce Doumonun oraya gidip meydanda oturup muhabbet ettikten sonra bizi central station a bıraktılar. Gece orada kalacaktık. Kapıda polisler olunca Uğur ve Özgür içeri alınmayacaklarını düşündüklerinden onlarla vedalaşıp ayrıldık. İçeri girerken türke benzeyen italyan polisi bize italyanca birşeyler sordu, italyanca bilmiyorum diyince, yine italyanca ama daha yüksek sesle aynı şeyi söyledi :) Ama sinirli felan değil, klasik refleksi uyguladı sanırım. :) Neyse anlaşamadığımızı gören diğer polis nerelisiniz deyince türk dedim aaa OK. Passport? deyince içeri alındık ve kalabalık bir grubun yanına matlarımızı serip biraz muz yeyip ve muhabbet edip, yaklaşık 20 saat süren günü sonlandırdık.

Seyahatin ilk günü beklemediğimiz kadar dolu ve eğlenceli geçti aynı zamanda da sefil ve yorucu. Ancak görmek istediklerimizi görünce sonunda çok güzel geçen bir gün ve iki yeni arkadaş vardı. İyiki bu başlangıcı yapmışım.

0 Yorum:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...